6 Haziran 2012 Çarşamba

MEVLANA CELALEDDİN RUMİ

"Gel, gel, her ne olursan ol yine gel
İster kafir, ateşe tapan, putperest ol yine gel
Bizim bu dergahımız ümitsizlik dergahı değildir
Yüz defa tövbeni bozmuş olsan da yine gel."

Sizlerle zaman zaman Mevlana' dan sözler ve yaşanmışlıklar paylaşmak istiyorum. Evet evet, bloğumun bir Mevlana köşesi olabilir. Öyle güzel sözleri, ahlakı ve geleneklerine sahip çıkışı var ki hayran olmamak mümkün değil. Onunla ilgili okuduğum her kitap, beni içten içe düşündürdü. Hayatı böyleyse, yazdığı Mesnevi'si kimbilir nasıldır dedim. Okumak bir türlü nasip olmamıştı. Şimdi başladım okumaya. Sindire sindire okumak istiyorum. Dili ağır ama; bu da söylediği her söz üzerinde uzun uzun düşünmenizi sağlıyor. 

Örneğin; evimize gelen misafire, bizim hediye vermemizin güzelliğini anlatıyor. Onlar evimize gelerek bize değer verdiklerini, önemsediklerini gösterdikleri için evimize gelen misafirlerden hediye beklemek yerine, biz onlara hediye alıp, teşekkürlerimizi belirtmeliyiz. Gelen misafirlerin ne kadar hoşlarına gider düşünsenize. Örneğin; kendi yaptığımız ufacık anmalık bir hediyeyi adet haline getirip, her misafirimize yapmayı deneyebiliriz. Bu süslenmiş minicik bir kurdele bile olsa, bence bunun değeri paha biçilemez olurdu ve evinize gelen insanların sizi saygı ve sevgiyle hatırlamasını sağlardı. Gelin bunu adet haline getirelim, hep hediyeleşelim, abartmadan, uçuk fiyatlar bayılmadan, kendi yaptığımız küçücük bir süsleme yeter de artar bile :)

Günün sözleri köşemiz olsun, ve orda her güne Mevlana' dan bir söz paylaşalım istiyorum. Göz gezdirirken şöyle bir okursunuz diye. Sevgiyle kalın...:)

Hz. Ebu Hureyre radıyallahu anh anlatıyor: Rasûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki:
"Hediyeleşin, zira hediye, kalpte muhabbete vesile olur. Kadın komşusundan koyun paçasından bir parça dahi olsa hediyeyi hakir görmesin kabul etsin."
Rasûlullah sallallâhu aleyhi vesellem: “Davete icabet edin, hedi­yeyi reddetmeyin!” buyurmuştur. 



İnsanların birbirleriyle ilgilerini kesmemesi ve irtibatlarının kop­maması için hediyeleşmenin önemi büyüktür.
Talep etmeden verilen hediye kabul edilmeli, reddedilmemelidir.
Bu meyanda Rasûlullah sallallâhu aleyhi vesellem: “İstemeden verileni alın! O, Allahu Teâlânın gönderdiği rızıktır,” buyurmuş­tur.
 
Bir kardeşinin hidayetine vesile olacak veya onu tehlikeden sa­kındıracak bir söz söylemekten daha iyi hediye olamaz.


Yine aleyhisselâtü vesselâm; Hediye verene, siz de hediye verin! Eğer verecek bir şey bulamaz iseniz, onun için dua edin ki hediye karşılıksız kalmasın! buyurur.
Peygamberimiz sallallâhu aleyhi vesellem tevazunun gereği ola­rak hür olsun köle olsun herkesin davetine icabet eder, bir yudum süt veya bir tavşan bacağı bile olsa hediyeyi kabul eder, onları ye­mekten çekinmez, hediyelere mukabelede bulunur, cariye veya mis­kin bile olsa davetlerine icabet ederdi.


Hazret-i Âişe validemiz, muhtaç bir kadının hediyesini kabul et­meyince Peygamber efendimiz, “O kadın muhtaç olsa da, hediyesini kabul edip ona daha fazla bir şey vermeliydin” buyurdu. 


Hadis-i şerifte buyuruldu ki: “Kime bir iyilik yapılırsa, o iyiliği ansın! İyiliği anmak şükür olur. İyiliği gizleyen nankörlük etmiş olur.”



Hadis-i şerifde yine buyurulur ki: “Seferden dönerken, çoluk ço­cuğunuza yararlı bir taş da olsa, hediye getiriniz.”  Hediye, muhak­kak bir mal vermekle olmaz. Selam vermek ve faydalı bir şey söylemek de hediye olur. (alıntıdır) 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder