gezipgördüklerim etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
gezipgördüklerim etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

25 Şubat 2013 Pazartesi

BLOGGER BULUŞMAMIZ VE BOL FOTO :)



Bildiğiniz gibi geçtiğimiz cumartesi blogger arkadaşlarım için bir buluşma düzenlemiştim. sabırsızlıkla beklediğime değmiş, o kadar güzel geçti ki zamanın nasıl da çacucak geçmiş ki, saat 1 den 6.30 a kadar orada oturduğumuzu farkedemeyecek kadar çabuk hem de :D sohbet, kahkaha, samimiyet, güler yüz bolca vardı :) daha önce sadece yorumlaştığın insanlarla kucaklaşmak, hemen içten bir sohbet kurmak öyle keyif verdi ki, iyi ki geldiniz arkadaşlar. umarım bu arkadaşlıklarımız kalıcı olur, çünkü ben sizleri çok sevdim.

aslında hem anlatacak çok şey var, hem de bolca foto var ki epeyce bir kısmını ayıkladım. nerden başlasam bilemedim ama ilk cafeye gelip heyecanla bekleyişimden bahsedebilirim.


kimseyi sima olarak tanımıyordum, o yüzden kapıdan her girene meraklı gözlerle bakmaya başladım. gözgöze gelip, gözlerdeki 'acaba bu o mu?' bakışları, birbirimizi tanımaya yetti :) hepimiz heyecanlıydık ve bu da dışa yansıyordu sanırım. 

tahminimden de çok kişi geldi sağolsunlar; Şirin Tarifler blog sahibesi Melike, Tubistan bloğunun sahibesi Tuğba, Seyyah Gül, Gülihan bloğunun sahibesi Gülten, Cadı Kızın Dırdırı Arzu, Denizkabuğundan inciler Saibe ve Fatma, Sevimli Yemekler blog sahibesi Emine, VolkanveKaldera blog sahibesi Nazan abla, Facebooktan arkadaş olduğum Saliha abla, Can dostum Tuba, iş arkadaşlarım canlarım Esra ve Fatma, Arzunun yengesi sevgili Zekiye ablam... hepinizi saydım inşallah :)



Artık fotolar konuşsun diyorum... :)




nasıl da mutluyum yaa ağzım kulaklarımda adeta :D bu peçetelikleri ben hazırladım çok sevimli oldular :)



biliyorsunuz ki aynı zamanda benim doğum günüm için toplaşmıştık. çocuklar gibi şendim, kaç senedir böyle d.günü kutlamamıştım sanırım. kim derdi ki 26 yaşına basarken hiç tanımadığın kişilerle d.gününü kutlayacaksın diye :) çılgınlık mı bu? ;) bence değil, çünkü hiç mi hiç yabancılık çekmedim ki sanki tanışıyormuşuz gibiydim hepsiyle :/


hepsi bana birbirinden cici hediyeler getirmişti. çok sağolun kızlar hepsine ayrı ayrı bayıldım, çok güzellerdi :)


Tubistan' ın kendi yaptığı eseri... harika değil mi? hemen çerçeveletip oturma odama asmalıyım, oraya tam uyacak diye düşünüyorum.



Gurme Şirine' min hediyesi, annesi işlemiş çokbeğendim. böyle bir yaka kolye isityordum bir türlü nasip olmamıştı almak, kısmet bugüneymiş :)






denizkabuğundan inciler bu sevimli gelin-damat iğnelikleri kendileri yapmışlar. o kadar sevimli ve şık duruyorlar ki, kızlar sanırım ben bunları dekor amaçlı, evimin en güzel köşesinde kullanacağım çok beğendim :) bu arada abla-kardeş ikisi de dikiş ve tasarım konusunda çok marifetliler. üzerlerindeki pelerinleri kendileri dikmişti ve herkes hayran kaldı. sanırım ben dahil birkaç kişi sipariş vereceğiz kendilerine :) tasarımlarını merak edip incelemek isterseniz, buyrun facebook sayfalarına tık tık

hepinizin hediyelerini yayınlayamıyorum maalesef, fotolar çok net çıkmamış. herkese tekrar teşekkürler :)


ben de arkadaşlarıma sevimli lavanta keseleri hazırladım. benden ve bu günden hatıra kalmasını istedim. hepsinin çok hoşuna gitmiş aldığım yorumlardan anladığım kadarıyla. çok sevindim beğenmenize :)





(Reklamlaaaaarrr ;) sipariş üzerine özel günleriniz için yapılır. siparişleriniz için minikatolyem@gmail.com adresime mail atabilirsiniz)








mekan da çok hoştu. Üsküdar Salacak Sahil yolundaki 5.Cadde ye teşekkürler...


ve bu buluşma da böylece bitti. hadi bakalım sıra kimde, yeni buluşmaları bekliyoruz :)

10 Eylül 2012 Pazartesi

TATİL-4: SEDİR ADASI-BODRUM-AKYARLAR-MANİSA



Muğla-Akyaka' ya kadar gelmişken, Sedir Adası'  na gitmemek olmazdı-öyle çok insan gidiyordu ki teknelerle, gerçekten görülesi bir yer zannettik-biz de bir günümüzü ayırıp gittik elbette geri kalır mıyız :) Zannettik ki uzaktan görüldüğü kadar büyük olan bu adada kimbilir neler vardır. Tek bir plaj, onun da plaj kısmındaki kum çevrelenmiş, basmak yasak, denize küçük köprülerden giriyorsunuz, ve bütün herkes orada vıcık vıcık. Cleopatra' nın girdiği sahillerden biri. daha önceden kumuna basmak yasak falan değilmiş. Fakat bu kum, kendini yenileyen bir kum olduğu için -ki gerçekten özel bir kum incecik- daha sonrasında etrafını çevrelemişler ve yasak koymuşlar. Yalnızca Dünya'nın iki yerinde varolduğu bilinen bu özel kumun özellikleri de ateşte yanıyor, sodalı suda kendiliğinden çoğalıyor ve büyüteç altında incelendiğinde hareket ediyor olmasıymış. 

Millet öyle bir doluşmuştu ki denize, herkes dip dibe ve resmen deniz pislenmişti artık kalabalıktan. Biz de yine akıllılık edip arka taraflarda bir küçük koy bulduk kendimize. Zaten göçebeler gibi şemsiye ve hasırlarımızla gezdiğimiz için hiç sıkıntı olmadı bulduğumuz her yere tünemek :) Neyse açıkçası değmedi gittiğimize. Hem tekne ücreti, hem içeriye giriş ücreti epey pahalıya mal oldu ve 2 saat bile durmadık. İçerisinde yine Yunanlı kalıntıları olduğu için, müze hesabına ücret alıyorlar giriş için. Neyse sadece gidişteki tekne turu keyifliydi, işte fotoğrafları...




Burasıyla ilgili bahsedebileceklerim bu kadar. Bir de Akyaka için anlatacaklarımı bitirmeden, son olarak da gidebileceğiniz plaj ve koylarla ilgili ipuçları vermek istiyorum. Çınar Plajı sakin, güzel; fakat büyük çakıl taşlı  ve deniz ayakkabısız girmeyin kesinlikle. İncekum denilen bir plaj var. O da Sedir Adası' na gitmek için binilen teknelerin olduğu yerin biraz daha ilerisinde. Fakat İncekum Plajı da küçük ve çok kalabalık. İncekum' a gelmeden hemen önce güzel bir koy var ağaçların arasında, havuz gibi de denizi var. Girdiğimiz en güzel deniz orasınınkiydi diyebilirim. İşte ordan da birkaç görüntü...



Daha sonra Akbük Plajı varmış -ki orasının en ünlü plajlarındanmış- bizim vaktimiz olmadı ama çok güzelmiş diye duyduk. Bu taraflara gidip de, daha sakin bir yerlerde denize girmek isterseniz; koylar çok fazla; ama dediğim gibi arabayla gitmeniz şart. Evet geçiyorum son iki günlük Bodrum turumuza...

Öncelikle oraya gittiğimizde bulduğumuz İlayda Butik Otel' den bahsedeyim. Bodrum' a gitme fikri son anda çıkınca, bir delilik yaptık ve yer falan ayarlamadan kendimizi orada bulduk. Zaten çok yakındık 1,5-2 saatte vardık Bodrum-Akyarlar' a. Direk merkez elbetteki kalabalık ve pahalı olurdu bu ayda. Ama Akyarlar gayet uygundu bizce ve yine şirin, küçük bir yerdi. Tesadüfen bulduk yine kalacağımız yeri ve manzarası falan süperdi. Otel de fena sayılmazdı.







Bir akşam Turgutreis' e gittik. Orası daha normal bir şehir havasında. yani direk yazlık bir yer değil. Ama sahili falan güzeldi yine. Tek oturmak için bulabildiğimiz yer; sahildeki kahve dünyasıydı. Orda da el sanatları standları çok fazlaydı. Ama ben sanırım alışveriş havamda değildim, hiç bir şey almadım bu tatilde. Sadece her gittiğimiz yerden, o yeri simgeleyen magnetler aldık. Ve buzdolabımızı gittiğimiz yerlerin magnetleriyle süslemeye karar verdik. Gittiğimiz her yerden magnet almayı unutmayacağız artık (klasik biliyorum ama güzel bence, onlara baktıkça oralardaki anılarımız gelcek hemen aklımıza).

                                Bunlar da oralardan aldığımız magnetlerimiz...


                        Bütün dolabı bunlarla kaplamak istiyorum. Bunun için çok gezmem lazım çoookk :)

Son gecemizde de Bodrum merkeze gittik. Upuzun dapdar bir sokağı vardı. Yine yol boyunca hediyelik dükkanları vardı. Bizi pek açmadı oralar, çok kalabalık ve gürültülüydü. Görmemiş olmayalım diye gittik zaten Bodrum' a da.



Ertesi gün hüzünle yola koyulduk. Gidişler hep heyecanlı ve sevinçli, dönüşler hep hüzünlü mü olmak zorunda :( Ama giderken uğrayacağımız yerler olduğu için, yine de meraklı ve heyecanlıydım. İzmir' den geçerek Manisa' ya uğradık. Manisa' nın meşhur kebabından yedik. Ve Yenihan' da cilveli kahve içmeye gittik. O da ne dediğinizi duyar gibiyim :) Netten baktık ki Manisa' nın cilveli kahve denilen, bademli, fındıklı, kömür ateşinde pişen Türk kahvesi meşhurmuş. Bunu da Yenihan' da Cafe Han' da içmek gerekiyormuş. Kahvenin yanında bir kaşık veriliyor. Kahve içilmeden önce bademler yeniyor. Ardından kahve içiliyor. Köpükle badem ezmesinin karışımı özel bir tat oluşturuyor. Dövülmüş bademin kahvenin dibine çökmemesi için mutlaka çifte kavrulmuş olması gerekiyomuş. İlk olarak şehzadeler için hazırlanan bu kahve sonrasında gelinlik kızlarla meşhur olmuş. Gelinlik kızlar, eve gelen görücülere bu cilveli kahveyi hazırlarmış.



Ve tatil biter. Yine işler güçler bizi bekler :) Umarım yararlı ve keyifli bir tatil postu serisi olmuştur. Sevgiyle kalın...

5 Eylül 2012 Çarşamba

TATİL-2: MUĞLA-AKYAKA-MARMARİS

Tatil postlarımıza tam gaz devam ediyoruz. Muğla' ya girdiğimiz gibi karşılaştığımız manzara ve doğru bir tercih yapmanın verdiği mutlulukla, arabayı durdurup bu harika manzarada bir fotoğraf çektirmeliydik. Tepe olduğu için öyle rüzgar vardı ki; şalım falan kaymış, zaten onca yoldan sonra arabadan indiğimde pestilim çıkmıştı yorgunluk ve sıcaktan.


Akyaka'da kaldığımız apart otel... Biz teras katında kalıyorduk. Fotoda pek gözükmemiş.


Alt kattakiler mutfaklı, bir kaç odalı falandı. Ama biz iki kişi olduğumuz için çatı katını tercih ettik. Tek bir yatak odası ve banyosu vardı. Bir de mini bir buzdolabı. Kahvaltılıklarımızı marketten alıp buzdolabımıza koyduk ve sabahları kahvaltımızı terasımızda yapmaya karar verdik. Dilerseniz otelin sabah kahvaltısı da vardı ekstra cüzi bir ücret karşılığı. Palmis Apart Oteli internetten tesadüfen bulduk ve gayette memnun kaldık. Rahatsız eden yok, gürültü, müzik sesi yok, tam dinlenilecek bir yerdi. Akyaka' da konaklama ücretleri daha makuldü. Üstelik ramazan sonrası fiyatların 2 hatta  3 katına çıktığı bir ayda olmamıza rağmen. Otel hakkında ayrıntılı bilgi almak isteyenler için minikatolyem@gmail.com adresimden sorularınızı cevaplayabilirim. Ayrıca otelin kendi sitesinden de bilgi alabilirsiniz : http://www.palmissapart.com/

Kaldığımız terastan gözüken mazara...



Civardaki diğer oteller... Köyün mimarisi hep bu şekilde. Farklı bir yapı yok. Bölgeye gelen ilk mimarlardan biri birkaçı evi böyle yapınca, diğer mimarlar da köyün bu mimarisini bozmak istememişler ve bir gelenek gibi bu yapılaşmayı sürdürmüşler. Çok da hoş olmuş doğrusu.





                                                   Terasımız...

 
Heheh süperiz dimi :) Babam olmasa bu şemsiyeyi almak aklımızın ucundan bile geçmemişti. Ama her gün babamı andık, iyiki akıl etmiş de bu şemsiyeyi bize vermiş tam yola çıkarken diye. Çünkü halk plajları felaket kalabalıktı. İnsanlar şezlonglarda resmen dip dibe yatıyorlardı. Zaten öyle bir ortama girmek dahi istemedik. Araba da olunca hep güzel koylar keşfetmeye koyulduk. burası Akyaka' da Çınar Plajı. Resmen bize ait gibiydi :) Deniz mükemmel, resmen turkuaz mavi ve çok berrak. Zaten o taraflar hep mavi bayrak almış plajlardı. Ama mutlaka deniz ayakkabısı almalısınız oraya giderken; çünkü kimi yerlerin ilk giriş kısmı çakıllı ve yer yer deniz kestaneleri vardı. Çınar Plajı sırf çakıllıydı ama diğer koylar daha çok kumdu ve deniz kestanesi  pek yoktu. Deniz ayakkabılarıyla da çok rahat ettik. Denizden huylananlar için çok iyi :)

Haşemamı nasıl buldunuz? :) Haşemaya karşı olanlar var; ama ben öyle düşünmüyorum. Gayet eşofman gibi duruyor anında kuruyor, üzerinize yapış yapışta durmuyor ayrıca. Bence oldukça kullanışlı. neden örtülü bayanlarda Rabbimin bu güzelliklerinden yararlanamasın? Ben çok rahat ettim, üzerine de ince bir şalla biraz haşemaların o robot görüntüsünden kurtulabiliyorsunuz :) Ayrıca Minik Atölyem' in sipariş çantalarından birini iyiki yanıma almışım. Plaj çantası olarak kullandım ve dünyanın eşyasını, havlusunu koymama rağmen; beni yarı yolda bırakmayarak çok işime yaradı. Almak isteyenler için; 4 tl ye Minik Atölyem' den temin edebilirsiniz.

Akşamları da Marmaris' e gittik. Marmaris' in çivisi çıkmış durumda ne yalan söyleyeyim. Her yer turist kaynıyor, ülkemizin güzelliklerinden bizlerden çok onlar faydalanıyor. Bütün dükkan isimleri İngilizce yazılmış. Türkçe isimli bir mağaza  göremedim desem yeri. Sanki Türkiye' de değil, yabancı bir memlekettesiniz. Zaten tatil boyunca yemek konusunda çok sıkıntı çektik. Yeri geldi çok moralim bozuldu, ağrıma gitti. Bir tane alkolsüz restorant yoktu. Lahmacuncu da bile alkol mü olur, evet vardı. Oturup oturup, menüye baktıktan sonra kalktığımız çok yer oldu. İnat etmiştik ya onlara para kazandırmayacaktık. Kim bilir bizim de oraya verdiğimiz parayla yine alkol alınacaktı. Ve biz de yok yere günaha girecektik. Deniz kenarında hele alkolsüz hiç bir yer yok ve en güzel yerlerde paramız olduğu halde oturamamak çok can sıkıcı. Direndik, nefsimize söz geçirerek, cennette daha güzel mekanlarda da inşallah bizler otururuz diyerek sokaklarca gezdik uygun bir yer bulabilmek için. Konya mutfağı orada favorim oldu. İki farklı yerde de bulduğumuz konya mutfağında da alkol yoktu. Takdirimi aldılar valla bravo :) Zaten etli ekmeğe bayılırım, ohh çok da iyi denk geldi.


Alabi Restorant kurtarıcımız oldu. Gerek sunumu, gerek sakinliğiyle güzel bir yemek yediğimiz bir mekandı.


                                                         http://www.alabi.com.tr/




                        Marmaris' in kızarmış dondurmasını yerken :)

                              Aaaa kombin yayınlamadan olur mu :)

Bu fotoğraflar da başka bir akşam gittiğimiz Marmaris turundan...


Burası büyük bir meydan. Ve arkada gördüğünüz fiskiyeden fışkıran sular, müzik eşliğinde göğe doğru yükselerek adeta dans ediyor. İlgi çok büyük, bütün herkes fotoğraflamanın peşinde olduğu için biz ancak şov bitince fotoğraf çekinebildik.



Bu gördüğünüz devasal bir yolcu gemisi. Sanırım tüm turistler bu gemiyle gelmiş oraya. Öyle büyüktü ki Titanic geldi aklıma :)


Eee bir yorgunluk kahvesi içmeden olur mu? :) Sevgiyle kalın, yarınki gezi postlarında görüşmek dileğiyle...


4 Eylül 2012 Salı

TATİL 1: BURSA-TİRİLYE-KUMYAKA

İlk gezi postuma kısa Bursa turumuzla başlıyorum. Bayramda Bandırma dönüşünde uğradığımız bu iki küçük kasaba, denizin kıyısında çok şirin yerler. Pek fazla gezilecek yeri yok; ama yolunuz o taraflara düşerse mutlaka uğrayın derim. 


Trilye' nin sahili... Bayram olmasına rağmen epey kalabalıktı. Herkes gezmeye gelmişti bu küçük kasabayı.


                                             Sevgili eşim ve ben :)


                                                Cnm benim :)

Gördüğünüz kalabalığın orda takı standları vardı. Tam benlikti ama insan kendi yapınca alamıyor; çünkü benzerlerini yapıyorum zaten.

Küçük bir plajı vardı. Ama denizi çok dalgalıydı.


Harika bir manzaraydı alabildiğine Marmara denizi... Ama aşırı bir rüzgar vardı, oraya oturmakta baya bir tereddüt ettim doğrusu :)

Kumyaka çok daha minik bir yerdi. O yüzden burda çekindiğimiz tek foto bu. Yemek yemek için oturduğumuz Falez Cafe. Kadayıflı kaşarlı köftesi müthişti. Kadayıflı köfte mi dediğinizi duyuyorum; evet ben de ilk defa gördüm ama müthişti çıtırdacık bir tat çok lezzet vermişti.


Şimdilik bu kadar. Diğer gezi postunda yarın görüşmek dileğiyle... :)